Likidite, en basit tanımıyla bir varlığın nakde dönüştürülebilmesi anlamına gelir. Şirketlerin varlıklarını hızlı bir şekilde değer kaybetmeden paraya dönüştürebilmesi, likidite yeteneğine bağlıdır.
Piyasalarda en yüksek likit varlık, nakit para olarak kabul edilir. Şirketlerin duran varlıkları ise en düşük likidite derecesi içerisinde değerlendirilir. Varlıkların likidite dereceleri, çeşitli unsurlar göz önünde bulundurularak kolayca hesaplanabilir.
Likidite kavramı hakkında merak ettiğiniz tüm detaylar için yazımızı incelemeye devam edebilirsiniz.
Likidite, varlıkların ne kadar hızlı ve kolay bir şekilde nakde çevrilebileceğini ifade etmek için kullanılan finans terimidir.
Likiditenin yüksek olması, bir varlığın veya varlık grubunun piyasa koşulları altında değer kaybetmeden hızla nakit paraya dönüştürülebilmesi anlamına gelir. Finansal kararlar ve stratejiler üzerinde büyük etkiye sahip olan terim, bireysel ve kurumsal yatırımcılar için önem arz eder.
Finansal açıdan değerlendirildiğinde 5 farklı likidite türü bulunur. Şirketlerin nakit olarak akışkan olma oranları hesaplanırken farklı senaryolar için bunlardan biri baz alınır.
Aşağıda 5 likidite türü hakkında detaylı bilgi bulabilirsiniz.
Gerçek likidite, şirketin faaliyetlerini sona erdirmesi durumunda borçlarını en hızlı şekilde ödeyebileceği varlık oranını temsil eder. Bir nevi şirketin en kolay şekilde borç kapatabilme yeteneğini tanımlar.
Şirketin iflas açıklaması durumunda sahip olduğu nakit para ile borç ödeme işlemlerine başlanır. Bunun ardından sahip olduğu diğer değerli varlıkların nakde dönüştürülmesi hedeflenir. Söz konusu varlıkların nakit paraya dönüşmesi sonucu, ilgili şahıs veya kurumlara borç ödemesi yapılır.
Şirketin borcunu elindeki değerli varlıklarla ödeme yeteneği teknik likidite gücüyle ölçülür. Söz konusu yöntemde ödeme için ilk aşamada şirketin nakit parası kullanılır. Nakit paranın yeterli olmadığı durumlarda ise şirketin sahip olduğu varlıkların nakde dönüştürülmesi planlanır. Elde edilen nakitle birlikte borçlu kurumlara gerekli ödemeler yapılır.
Değerli bir varlığın alım-satım işleminde ne kadar hızlı bir şekilde nakde dönüştürüleceği varlık likiditesi ifadesiyle açıklanır.
Hisse senetleri veya tahviller, likit varlık statüsünde kabul edilir. Ancak söz konusu varlıkların nakde çevrilme oranında güvenilirlik ve popülerlik gibi etkenler rol oynar.
Gayrimenkuller ise tahvil ve hisse senedine göre likiditesi daha yavaş olan varlıklardır. Gayrimenkuller, değeri yüksek olmasına karşın satılması daha zor olan varlıklardır ve piyasadaki fiyat dalgalanmalarından daha kolay etkilenebilirler.
Herhangi bir değerli varlığın alım satım işlemleri sırasındaki piyasa koşulları, piyasa likiditesi kavramıyla ifade edilir.
Eğer piyasa koşulları alıcı ve satıcılar için elverişli ise istenen fiyattan alım satım işlemleri yapılabilir. Böylece piyasada nakit oranı yükselir.
Bunun tam tersi durumda ise alıcı / satıcı piyasada daha azdır ve eldeki varlıkların istenen oranda satılması zor hale gelir. Düşük nakit oranına sahip olan piyasalar için illikit piyasa tanımı da tercih edilebilir.
Muhasebe işlemleri için kullanılan bu likidite türünde şahıs veya şirketlerin borçlarını likit varlıklarla ödeyebilme kapasitesi ifade edilir. Muhasebe likiditesi hesaplanırken nakit paraya ek olarak hisse senedi gibi yüksek likiditeli varlıklar da göz önünde bulundurulur.
Yüksek şirketler, borcuna karşılık elinde likiditesi yüksek varlıklar olan kurumlardır. Bu kavram, şirketlerin finansal sağlığı adına önemli göstergelerden biridir.
Likidite kavramı, borsada hisse senetlerinin hızlı bir şekilde alınıp satılabilmesi ve bu işlemler sırasında değer kaybının minimum seviyede yaşanması olarak açıklanabilir.
Likidite oranı yüksek olan hisse senetlerinde işlem hacimleri de buna paralel olarak genellikle yüksek seyreder. Bu tip hisse senedi alım-satım işlemlerinde fiyat kademelerinin sağlıklı şekilde ilerlemesi beklenir ve olağan dışı hareketlerin görülme olasılığı daha azdır.
Borsada yüksek riski olan hisse senetlerinde ise alım-satım işlem fiyatları arasındaki fark daha fazla olabilir. Spekülatif taleplerin görülebileceği bu tür hisselerde fiyat değişikliği de daha fazla yaşanabilir.
Hisse senetlerinin likiditesi, piyasadaki temel arz ve talep dengesi kuralına göre belirlenir. Likidite oranı yüksek hisse senetleri yeterli oranda arz talep dengesi olan varlıklardır. Bu sayede söz konusu varlıkların alım-satım işlemleri sorunsuz bir biçimde gerçekleşir.
İşlem hacmi de hisse senedi nakit akışını doğrudan etkileyen unsurların başındadır. Likit haldeki hisse senetleri piyasada var olan büyük yatırımcıların ilgi gösterdiği varlıklardır ve büyük işlem hacimlerine sahiptir. Likidite oranı düşük olan senetler ise düşük piyasa değerine ek olarak düşük işlem hacmiyle ölçülür.
Piyasa likiditesini ölçmek için alım-satım fark oranlarından ve volatilite ölçen indikatör araçlarından yardım alınabilir.
Finansal piyasalarda likidite, ekonomik zemini anlamak adına önemli göstergelerden biridir. Likidite oranı; şirketler, yatırımcılar ve kurumlar açısından karar alma sürecine etki eden faktörlerin başında gelir.
Piyasadaki nakit oranı piyasaya ve ekonomiye yön veren kilit nokta olarak kabul edilir. Finansal enstrümanların yüksek likiditeye sahip olması yatırımcıların söz konusu varlıkları tercih etmesinde önemli rol oynar. Çünkü yüksek nakit akışına sahip piyasalarda varlıkların satıldığında değerini koruması beklenir.
Herhangi bir finansal varlıkta likiditenin yüksek olması arz-talep dengesinin uyumlu ve doğru bir şekilde ilerlediğini gösterir. Likiditesi yüksek olan varlıklar sayesinde yatırımcılar alım-satım işlemlerinde hareket esnekliği elde edebilir, yeni kararlar ve stratejiler oluşturabilir. Nakde dönme oranı yüksek varlıklar piyasada güvenli ve kontrollü hareket etmeye imkân tanır.
Düşük likiditeli varlıklar ise arz talep dengesinde uyumsuzluğa sahiptir. Bu durum, varlık ticaretini zorlaştırır. Genellikle ekonomik kriz zamanlarında kendini gösterir. Düşük likiditeye sahip piyasalarda varlıklar piyasa değerinin altında işlem görebilir ve alıcı bulmak kolay olmayabilir.
Finansal piyasalarda zaman zaman karşılaşılabilen kavramlardan biri de likidite tuzağıdır. Faizlerin çok düşük olduğu zamanlarda ortaya çıkan likidite tuzağı, yatırımcıların yatırımlarını durdurması ve beklemesi anlamına gelir.
Bu durumun başlıca sebebi, yatırımcıların faizlerin tekrar yükseleceğine dair olan beklentisidir. Bu tip dönemlerde finansal enstrümanlara talep azalırken tasarruflar artar.
Bireyler ve şirketler için likidite belirlenirken likidite oranı hesaplanır. İlgili hesaplama şahısların veya şirketlerin ödeme yeteneğini bilmek adına önemlidir.
Likiditeyi hesaplamak için aşağıdaki yöntemler kullanılabilir:
Likidite oranı; cari oran, nakit oran ve asit test oranı gibi yöntemler kullanılarak değerlendirilir. Hesaplamasını aşağıdaki formülleri kullanarak yapmak mümkündür:
Cari Oran = Dönen varlıklar / Kısa vadeli yabancı kaynaklar
Asit – Test Oranı = (Hazır değerler + Serbest menkul değerler + Kısa vadeli alacaklar) / Kısa vadeli yabancı kaynaklar
Nakit Oran = (Hazır değerler + Menkul kıymetler) / Kısa vadeli yabancı kaynaklar
Yukarıdaki formüllere göre ortaya çıkan sonuç, şirketlerin kısa süreli borç ödeme kabiliyetini gösterir. Cari oranda 2’ye yakın, nakit ve asit test oranında ise 1’e yakın sonuçlar, standart olarak yorumlanabilir.